16 Ekim 2010 Cumartesi

fark....

''... o ses senin tabiatın , varlığının parçası , değiştirilemez yanın, seçimin değil, seçtiğin değil, yaşamak zorunda olduğun''dedi hırsla sanki bu sorunun sorulmasını bekliyordu , önce kendini yıkıp kendi toplarıyla sonra yeniden kurmak için, aynı hırsla devam etti; ''benim sesimse seçimim , yaşamayı tercih ettiğim, mesafelerimi çizen ,sınırlarıma diktiğim taşım , buz gibi rüzgar taşısa da fırtınalar koparsa da zaman zaman yaz gecesi meltemine dönüşebilen tarafım ....işte bu aramızdaki fark''

13 Ekim 2010 Çarşamba

nasıl?


'' nasıl bir his ? '' diye sordu ona, gerçekten merak ettiği için mi yoksa sırf sorularını kendine sormamış olmak için mi olduğunu bilmeden ; '' nasıl ?söylesene, bu kadar güzelken, herşeyinle bu kadar göz alıcıyken , etrafındakiler senin bir parçana ulaşabilmek için bu kadar heveslenirken , senin türünün hiç bir üyesi seni taklit etmeyi aklından bile geçiremiyorken , sen , ağzını açınca, varlığının tersi o yokoluş sesiyle nasıl herkesi etrafından kaçırmayı başarıyorsun ? Dahası her defasında varlığınla bu kadar göz kamaştırıp , ağzını açmanla yalnızlaşmak , nasıl bir his?'' Önce anlamadı onu sorunun muhattabı , belki anlamak istemedi ama o kadar ısrar etti ki cevabını almak için karşısındaki , cevabın ağırlığını düşünmeden üstelik , sonunda dayanamadı ve dedi ki ; '' bu soruyu gerçekten merak ettiğinden mi soruyorsun yoksa sorunun gerçek cevabının kendi içinde olmasından mı korkup bana saldırıyorsun ? '' Bu kez durumu geçiştirme sırası ona gelmişti , ama kaçamadı , ağırlığı altında kalakaldı kelimelerin , cümlelerin....Pişman oldu içinden sorduğuna ama, Zamanıydı artık , dedi ki '' sen mi bu soruyu bana soran , sen mi benim güzelliğimle, parlayan tüylerimle , rengarenk kuyruğumla ezcümle güzelliğimle ters düşen , beni yalnızlaştıran , bana yaklaşmak isteyen herkesi kendimden uzaklaştıran sesin hissiyatını merak eden??Sen hiç kendine baktın mı benim gözlerimle? Ne farkımız var , şimdi sen söyle ....Sen değil misin etrafına ışıklar saçan, neşenle insanları çiçeğin özüne koşan arılar gibi kendine çeken, aklıyla, akışıyla , yaşamıyla baş döndürüp insanları kendine ayak uydurmaya gönüllü kılan ve yine aynı sen değil misin ,biri sevgiden - aşktan söz etmeye kalktığında tüm bu ışıltının karanlık tarafını almış , kapkara- buz gibi bir sesle herkesi etrafından kaçıran , sen değil misin , sahip olduğu her ne varsa sadece vitrinine koyup sonra o bet- rengi karanlıktan da koyu sesiyle ışığına kimseyi yaklaştırmayan?Şimdi sen söyle, ne farkın var benden ? Üstelik hiç değilse ben , bir tavuskuşuyum sonunda , tabiatım bu , ayna aksimi yansıtmayan bir sesim var , ya sen nesin ? TAvuskuşu bile olamayan br karanlık ses? Asıl sen söyle şimdi , nasıl bir his bu ?''