11 Kasım 2012 Pazar

hoşçakal

ucunda neyin olduğunu bilmediğim bir yolun başındayken alışkanlıklarımdan ve sevdiğim şehirden ne zaman döneceğimi bilmediğim yola çıkışımı hatırlıyorum , hem dün gibi hem de uzak geçmiş gibi.Zaman dediğim şeyi anlasam hayatım daha kolay olurdu sanırım .Hiç de 7 gün / 24 saat/ 12 ay/365 gün değil aslında.Geçmeyen dakikalarım da oldu, saniye gibi geçen günlerim de .Gün geldi, ''evimden '' ağlayarak döndüm, gün geldi,       '' evim'' bana yabancı geldi, özleyerek koştum geldim.Kapımı açınca aidiyetimi pekiştirdiğim yerde , dost sohbetleriyle büyüttüm gönlümü.Kök salmayı da düşündüm , arkama bakmadan kaçmayı da .Kendimi unutup ait olmaya çalıştım ,kimi zaman da kendimi özleyerek efkarlanıp soğudum buralardan.Evimin huzurunu kurdum , kendi küçük dünyama gönlü büyük güzel insanlar aldım.Tadını çıkardım kalemin , güneşli pazar sabahlarında balkonda kahvaltı, eve dönüşlerde Ege'yi taşıdığım  mutfağımda roze şarabımla yorgunluk atma, soğuk günlerde sıcacık çayla kış balkonu keyfi, dostlarla kurulan sofralar, kar keyfi bile yaşadım , sevdim evimi- kalemi- burayı .Lakin ;''Her gün bir yerden göçmek ne iyi,bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.....Ne kadar söz varsa düne ait,şimdi yeni şeyler söylemek lazım.''deme vakti geldi yeniden, bu kez de veda , yeniden ''evime'' dönme zamanı , elimle yavaş yavaş kurduğum hayatımı  yavaş yavaş boşaltıp  kolilere doldurma zamanı ,  bildiğim şehirde bilinmedik bir hayata doğru yola çıkış,seçtiklerimle seçmediklerimin muhasebesini yapma zamanı .Birbirimize çok emeğimiz geçti , ben seni dört duvardan eve dönüştürdüm , sen beni cam fanusumdan çıkarıp hayatının sahibine...Ezcümle, eyvallah evim, hoşçakal ....

1 Mayıs 2012 Salı

biriktiriyorum...

''kelimeler biriktiriyorum ben.Aslıda, kendi anlamlarını taşımaktan nasıl aciz olduklarını anladığımdan , ''sahibinin sesi'' gibi, karşısındakini herşeye inandırmak için eğilip büküldüklerini gördüğümden beri, yani tam da inancımı yitirmişken ...Biriktiriyorum işte belki düzeltirim ,içimde daha çok tutamam , korkunç bir patlamayla etrafımı yerle bir edip, kendimi yeniden kurarım kalıntılarımdan diye biriktiriyorum ...''

bavul hayat

Yollara düşmek sevdiği birşeydi,çantasını hazırlamak ,görülecek yerleri belirleyip, ''yapmadan dönmeyin''lerin rotasını çıkarmak,alınacaklar ve hediyelikler için liste yapmak, gece ve gündüz  lezzet durakları için yorumlar okumak,gideceği yeri bilse de bilmese de heyecanlandırırdı onu, bir de yola çıkmadan önceki gece uyuyabilse...Çanta hazırlarken gerilirdi biraz ;''ihtimaller düşünmek içindir ''derdi kendine; kıyafetler -beklenenden sıcak ya da soğuk olabilir,yazsa yedek mayoyu unutmamalı,şapka ve güneş koruyucuyla beraber-, ayakkabılar -ya beklenmeyen yağmur yağarsa yaz günü-, aksesuarlar-bu bununla uygun yok yok değil şu da olmalı, gözlük illa ki olmalı-, ilaçlar- migreni tutabilir, böcek ısırabilir, yedikleri dokunabilir-, ya gittiği yer yeterince temiz gelmezse ona- şu çamaşır suyunu da küçük bir şişede ağzı kapalı atıvermeli çantaya,diş fırçası,macun,deodorant ve şampuanların yanına-sonra bunları güzelce poşetlemeli ki dikkatsiz birinin bavuluna koyduğu , sonra da görevlilerin bavulları ordan oraya atarken kırdıkları şişeden sızan sıvıya bulanıp kirlenmesinler.Liste böyle böyle uzayıp gidiyordu .Uçaktaki yerini tam 24 saat öncesinden seçip onaylamadan çıktığı tek yolculuk hatırlamıyordu.''Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan gitmeyen insanlardandı o''. Birgün yine yolun sonunda, çantasında o ''çok önemli'' diş fırçasının olmadığını  gördü, çantanın dibindeki delikten kayıp kimbilir nerde kendi kaderine terkedilmişti fırçacık.Alt tarafı bir diş fırçasıydı işte ama ,gözden kaçırdığı o delik yüzünden artık yoktu..Beklediği olmadı, dünya durmadı, gün kararmadı, kimse fırçanın düşebileceği deliği hesaplamadığı için ona kızmadı ya da şaşırmadı.O an farketti ki, ne tesadüfi soğuklarda üşüme, ne yaz yağmurunda ıslanma ne de iki tane sivrisinek ısırdı diye kaşınma lüksü vardı onun.O, herşeyi bilir gibi,bavul hazırlama merasimi ile  hayatı kontrol etme çabasını sürdürürdü;''bavul-koşullar-beklenmedikler ve hesaplananlar evreninde''.Hayatın getirebileceği herşeyi hesaplamaya çalışarak geçmişti hayatının yarısı, diğer yarısı da hesapladıklarının tutmayışına şaşarak.Sürekli aldığı önlemler hayatına ''yaşam alışkanlığı süsü''vermişti.Oysa şimdi o küçük delik dalga geçer gibi bakıyordu ona ve şöyle diyordu;''Yeniden başlayabilsem eğer, hiçbir şey taşımazdım.Eğer yeniden başlayabilseydim, ilkbaharda ayakkabılarımı fırlatır atardım.Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla''....